“Göstermelik yapmak” ne demek? Tarihsel bir bakışla içi boş gösterilerin anlamı
Giriş: Bir tarihçinin iç döküşü
Zamanın izlerini süren biri olarak insan davranışlarında tekrarlanan kalıpları görmek, çoğu zaman hayranlık kadar hayal kırıklığı da yaratır. Tarih, büyük devrimlerin, fikir patlamalarının ve insan cesaretinin hikâyesi kadar, göstermelik davranışların da tarihidir. Yüzyıllardır değişmeyen bir refleksle insanlar, kurumlar ve devletler kimi zaman yalnızca göstermek için yapar, inanmak için değil. Bugün “göstermelik yapmak” dediğimiz olgu, aslında tarih boyunca toplumsal yüzeyselliğin ve çıkar odaklı uyumun sessiz tanığı olmuştur.
Köken ve anlam: “Gösteri”nin ardındaki niyet
Göstermelik yapmak, bir davranışı içten gelmeden, yalnızca başkalarının görmesi için yerine getirmek anlamına gelir. Türkçe’de “mış gibi yapmak”, “biçimsel davranmak” gibi ifadelerle de yakındır. Bu deyim, kök itibariyle “göstermek” fiilinden türemiş olup, görünürlük ve maskelenme arasında gidip gelen bir anlam taşır. Günümüzde bireysel düzeyde “sosyal medyada yapılan göstermelik yardım”, kurumsal düzeyde “göstermelik reformlar” ya da politikada “göstermelik uzlaşılar” şeklinde karşımıza çıkar. Ancak bu davranış biçimi, modern çağın icadı değildir; tarih boyunca her dönemin kendine özgü “göstermelikleri” olmuştur.
Tarihsel kökler: Osmanlı’dan modern topluma
Osmanlı toplumunda “riya” kavramı, dini ve ahlaki literatürde göstermelik ibadet anlamında sıkça ele alınmıştır. İnsanların Allah için değil, toplumun beğenisi için ibadet etmesi kınanırdı. Bu, ahlaki bir yozlaşmanın göstergesi sayılırdı. Riya ile göstermelik yapmak arasındaki benzerlik şaşırtıcı değildir; ikisi de içsel samimiyetin dışsal görüntüyle yer değiştirmesini anlatır.
19. yüzyılda Tanzimat reformlarıyla birlikte devlet yönetiminde de “göstermeliklik” yeni bir biçim aldı. Batı’ya uyum sağlama çabası, kimi zaman içselleştirilmemiş, yüzeysel düzenlemelere dönüştü. O dönemin aydınları arasında “kağıt üzerinde kalan yenilikler” eleştirisi sıkça dile getirilirdi. Modernleşme arzusu ile göstermelik reform arasındaki çizgi, Osmanlı’nın son yüzyılında hep tartışmalı kaldı.
Cumhuriyet dönemi: Biçim ve öz arasındaki gerilim
Cumhuriyet’in ilk yıllarında da biçimle öz arasındaki fark çoğu zaman “göstermelik” olarak yorumlandı. Kadınların toplumsal hayata katılımı, eğitim reformları ve batılılaşma hamleleri büyük atılımlar olsa da, bazı alanlarda yalnızca yüzeysel bir değişim sağlanmıştı. Tarihçi gözüyle bakıldığında, bu durum toplumun alışkanlıklarını hızla değiştirememe gerçeğiyle ilgilidir. Biçim önce gelir, öz sonra gelişir; ama bazen biçim özün önüne geçer ve orada kalır. İşte o zaman, yapılanlar “göstermelik”e dönüşür.
Toplumsal dönüşüm ve gösterinin yükselişi
20. yüzyılın ikinci yarısında, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte “göstermelik yapmak” bireysel ve kitlesel bir kültüre dönüştü. Televizyon, reklam ve siyaset, gösteri toplumunun temel yapı taşlarını oluşturdu. Fransız düşünür Guy Debord’un kavramsallaştırdığı gibi, artık “görünmek”, “olmak”tan daha önemli hale geldi.
Bugün sosyal medya çağında “göstermeliklik” sıradanlaştı. İnsanlar “yardım ederken fotoğraf çektiren”, “kitap okurken paylaşım yapan”, “protestoya katılıp hemen ayrılan” bireyler haline geldi. Samimiyet ile gösteri arasındaki sınır, tarihte hiç olmadığı kadar inceldi.
Göstermelikliğin kırılma noktaları
Her dönemin kendi göstermelik krizleri olmuştur:
— 1789 Fransız Devrimi’nin eşitlik vaatleri içinde kalan aristokratik alışkanlıklar,
— 20. yüzyılın totaliter rejimlerinde yapılan “halk adına” ama halksız törenler,
— 21. yüzyılda çevrecilik ve insan hakları söylemlerinin “reklam projesi”ne dönüşmesi.
Bu örnekler, göstermelik davranışların yalnızca bireysel değil, tarihsel ve yapısal bir olgu olduğunu gösterir.
Bugünün dünyasında “göstermelik yapmak”
Günümüz insanı için “göstermelik yapmak”, çoğu zaman sosyokültürel bir zorunluluk gibi işler. Sosyal beğeniye uymak, “farkında” görünmek, “duyarlı” olmak… Bu davranışlar kimi zaman içten gelir, kimi zamansa sadece görünmek için yapılır. Toplum, “iyi görünmenin” “iyi olmanın” önüne geçtiği bir çağda, göstermelikliği neredeyse meşrulaştırmıştır. Ancak tarih bize gösteriyor ki, biçim ve öz arasındaki uçurum derinleştikçe, toplumun güven dokusu zayıflar.
Sonuç: Samimiyetin yeniden inşası
Bir tarihçinin gözünden bakıldığında, “göstermelik yapmak” sadece bir deyim değil, insanlık tarihinin aynasıdır. Her çağda insanlar görünmekle inanmak arasında sıkışmıştır. Bugün bu sıkışmayı daha yüksek ekranlardan, daha parlak sloganlardan izliyoruz.
Belki de geçmişle bağ kurmanın en sahici yolu, artık göstermelik olmamayı öğrenmektir — çünkü tarih, samimiyetini yitiren toplumların hikâyesini hep aynı biçimde yazar.
Kaynakça
— Debord, Guy (1967). Gösteri Toplumu.
— Ortaylı, İlber (2006). Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek.
— Şerif Mardin (1989). Türk Modernleşmesi.
— Bauman, Zygmunt (2000). Akışkan Modernite.
— Tanpınar, Ahmet Hamdi (1949). Beş Şehir — biçim ile öz arasındaki gerilim üzerine gözlemler.